Mehmed Esad Efendi῾nin oğlu olan Yesarizade Mustafa İzzet Türk hattının en önemli sanatkârlarından biri olarak kabul edilir. Yesarizade῾nin hat sanatımızdaki asıl önemi, "Türk Nestalik Ekolü"nü kurmuş olmasıdır. Nestalik yazı, onun yaptığı hamleyle Türk zevkinin hakim kılındığı bir sistem halini aldı. Bu ekolün kurulmasından sonra hattatlar İran῾ın nestalik üslubunu terk ettiler ve Yesarizade Ekolü῾nü takibe başladılar. Bu tavrın eksik noktalarını da Mustafa İzzet Efendi῾den sonra gelen Sami Efendi tamamladı.
Prof. M. Uğur Derman Hilye-i Hâkânî hakkında şu satırları kaleme almıştır:
Yesarizadenin Hilye-i Hakani Murakkaasına Dair
Bu Hilye-i Hâkanî murakkaası (=yazı albümü) Osmanlı ta῾lîk hattıyla yazılıp da zamanımıza intikal eden müstesna bir örnekdir. Lâkin, önce Hüre-i Hâkanî isimli eseri ve müellifini kısaca tanıtmak gerekiyor.
Hz. Peygamber῾in ahlâkî ve bedenî vasıflarını tasvir eden eserlere hilye denilir. Arabça῾da "süs" demek olan bu kelime, tahsîsen böyle bir mânâ kazanmışdır. Nitekim Osmanlı hat dehâsı Hafız Osman Efendi (1642-1698) tarafından başlatılan bir uygulamayla İslâm Peygamberi῾ni anlatan Arabça rivayetler, husûsi bir biçimde tertîblenip levha hâline getirilmişdir ve bu gelenek hâlâ sürdürülmekdedir.
Aynı şekilde Türkçe olarak Hz.Peygamber῾i sözle tasvir eden eserler de yazılmışdır. Bilindiği kadarıyla bunların ilki ve başarılısı, Hâkanî Mehmed Bey tarafından yazılması 1007/1599 târihinde tamamlanan 714 beyitlik olanıdır; mesnevi tarzında kaleme alınmışdır. Kanunî devri vezîr-i âzamlarından Ayas Paşa῾nın (ö.1539) akrabası ve Güzelce Rüstem Paşa῾nın torunu olduğu için Osmanlı teşrifatına göre ῾bey῾ rütbesiyle anılan Mehmed Bey῾in Hâkâni adının nereden kaynaklandığı bilin¬miyor. Sancak beyliği ve Dîvân-ı Hümâyûn muhasebeciliği vazifelerinde bulunmuş olan şâirimizin basılmamış Dîvân῾ı ve Miftâhü῾l-Fütûhât isimli manzum Kırk Hadîs tercümesi de vardır.
ı6o6῾da vefat eden Hâkanî Mehmed Bey, bir müddet ikâmet etdiği Edirnekapısı semtindeki Mihrimah Sultan Câmii haziresine defnedilmişdir. Başucuna sonradan dikilen taşa, eserinin adı cahilane bir imlâ ile ῾Hile-i Hâkanî῾ olarak yazılmışken, görüp de bundan teessür duyan Dr. Süheyl Ünver (1898-1986) Hocamız, Hattat Mâcid Ayral῾a (1891-1961) 1950῾li yıllarda celi sülüsle yeniden
bir kitabe yazdırarak, taşı ve Mehmed Bey῾i bu ayıbdan kurtarmışdır.
Bilindiği üzere, ta῾lîk hattı meşkinde önce -harflerin birbirine bitişmesinin öğretildiği- müfredat kısmı tamamlanır. Mürekkebât῾a geçildiğinde ise bir gelenek olarak Molla Câmî῾nin (1414-1492) Farsça Besmele kasidesine başlanır. Fakat Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi (1770?-1849) tarafından meşk olarak yazılan ve ilâveten harf cesametleri de yazıldığı kaleme göre nokta ile ölçülendirilen bu murakkaa, elimizdekilerin en eskisidir. Babası Yesârî Mehmed Es῾ad Efendi῾den (ö.1798) sonra talîk, bilhassa celi ta῾lîk hattına Türk tavrındaki son merhaleyi kazandıran Yesârîzâde, kaleminin sür῾atiyle de tanınır (vefatında terekesinden 65000 satır celi yazı kalıbı çıktığı rivayeti vardır). Bu Hilye-i Hâkanî murakkaasmı hangi târihde ve hangi hacimde yazdığı bil¬inmiyor. Çünkü sırayla değil de, 714 beyitden satıra güzel oturanları ve keşide denilen harf uzat¬malarına müsâid olanları seçerek yazmayı tercih etmiş. Satır aralarında yer alan işaret, sin-ayn-ye harflerinin üslûba çekilmiş şeklidir ve ῾çalışmak῾ mânâsına gelen sa῾y kelimesine delâlet eder.
Sonunda imza ve târih olmadığı cihetle, bu murakkaanm 24 kıt῾ayla sınırlı kalmadığı, devamının bulunduğu şübhe götürmez. Çünkü 24.kıt῾anın sonu, eserin 378.beytine tekabül ediyor. Şu hesaba göre, Yesârîzâde῾nin bu murakkaası, muhtemelen 40 kıt῾ada tamamlanmış olmalıdır. Nitekim, son yıllarda bunun devamı iki kıt῾a da Mısır῾da bulunmuşdur. Kimbilir imza ve târihinin yer alacağı son kıt῾a nerededir?
Bu latif eser vaktiyle Üstâd Necmeddin Okyay῾ın (1883-1976) koleksiyonundayken 1930῾lu yıllarda Es῾ad Fuad Tugay῾a (1884-1973), 1962῾de de Tanman ailesine intikal etmişdi; şimdilerde ise
Abdullah Karataş῾ın uhdesindedir.
Yesârîzâde῾nin bu murakkaası daha sonraki talîk hattatlarınca da çok beğenilmiş olup önce Hacı Nazif Bey (1846-1913), sonra da Şeyh Aziz (1870-1984) ve Hatîb ÖmerVasfi (1880-1928) efendiler tarafından aynen taklîd edilmişdir, Doğrusu, bu mertebede beğenilmeğe lâyık bir eser olduğu kanaatini taşıyoruz.
M.UÄŸur DERMAN
Yesarizde Mustafa İzzet῾in Hilye-i Hâkânî talik murakkaını dikkatlerinize sunuyoruz:
Kaynak: Abdullah Karataş, Klasik Türk - İslam Sanatları Galerisi Yayınları: 2