Yazı sanatı incelenirken; Süleymaniye camii yazıları, özellikle kitabesi ve döneminin önemli iki hattatı Ahmed Karanisari (Ö. 1556) ile talebesi Hasan Çelebi῾den mutlaka söz edilir.
Ana kubbesi, yan kubbeleri, minareleri ve olgun yapısıyla, Haliç sırtlarında bakışları hemen kendisine çeken Süleymaniye Camii, hiç şüphesiz dünya mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden biridir ve İstanbul῾a damgasını vurmuştur. Unutmamak gerekir ki, Mimar Sinan῾ın kalfalık dönemi eseri saydığı bu külliye, Osmanlı῾nın siyaset, kültür, sanat ve edebiyat gibi her alanda üstün olduğu en şaşaalı döneminde inşa edilmiştir. Bu sebeple yapıldığı devirde icra edilen sanatların seçkin tezahürlerini de bünyesinde barındırır. Tezyinatı, çinileri, taş eserleri ve yazıları da aynı öneme sahiptir. Sanat tarihinde Kanuni dönemi işlenirken Süleymaniye Külliyesi bu konularda mutlaka sözü edilen bir yapılar topluluğudur. Yazı sanatı incelenirken de, Süleymaniye Camii yazıları, özellikle kitabesi ve döneminin önemli iki hattatı Ahmed Karahisari (ö. 1556) ile talebesi Hasan Çelebi῾den mutlaka söz edilir.
Süleymaniye Külliyesi῾nin mimarisi ilgili söz hakkı ihtisas sahiplerinin işidir. Biz bu denemede, külliyenin yazılarına kısaca göz attıktan sonra kubbe yazısıyla ilgili tespitlerimizi okuyucularla paylaşacağız.
Süleymaniye Camii῾nin Kanunî döneminden kalan yazıları bir dönemi temsil eden önemli örneklerdir. Özellikle, caminin giriş kapısı üzerinde bulunan kitabe, harf yapısındaki metanet ve düzgünlük yanında, istif olarak, celi sülüs yazının gelecekte ulaşacağı seviyeye işaret etmektedir. Kitabedeki dik harflerin çokluğu ve dikkati hemen kendilerine çekmelerine rağmen, istif içerisinde mümkün olabilecek derecede dengeli dağılımına dikkat edilmiştir. Celi sülüste, harf yapısı ve istif olarak, Selçuklu celisinin tesirinden uzaklaşma gayreti açıkça görülmektedir.
Süleymaniye Külliyesi῾nin yazıları, hat sanatı tarihi kaynaklarına göre, Ahmed Karahisari῾nin talebesi Hasan Çelebi tarafından yazılmıştır. Zaten caminin tâk kapısı üzerinde bulunan kitabenin sağ kısmının altında bu hattatın imzası yer almaktadır. Fakat kubbe yazısının hattatı ile ilgili kaynaklarda farklı isimler zikredilmiştir.
Müstakimzâde Süleyman Saadeddin Efendi῾nin yazdığı, hat sanatının en önemli kaynaklarından kabul edilen Tuhfe-i Hattâtin῾de, Nefeszâde Seyyid İbrahim Efendi῾nin Gülzâr-ı Savâb῾ında ve Suyolcuzâde Mehmed Necib Efendi῾nin Devhatü῾l-Küttâb῾ında Süleymaniye Camii kubbe yazısını Karahisari῾nin yazdığı kaydedilmiştir. Ancak Sâi Mustafa Çelebi῾nin Tezkiretü῾l-Bünyân isimli eserinde kubbe yazısı dâhil bütün yazıların Ahmed Karahisâri῾nin talebesi Hasan Çelebi tarafından yazıldığı kayıtlıdır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Süleymaniye Külliyesi῾nde, taşa mahkûk hatlardan sadece camiin tâk kapısı üzerinde bulunan kitabenin sol kısmının alanda hattat imzası bulunmaktadır. Buradaki imza ibaresi şöyledir: ‴Ketebehu Hasan b. Ahmed el-Karahisâri‴. Kubbe yazısı, XIX. yüzyılda Fossati tarafından yapılan esaslı tamiratta, Hamit Abdülfettah Efendi (1814-1896) tarafından ibare ve istifine dokunulmadan, sadece harfler ıslah edilerek yeniden yazılmıştır. Dolayısıyla, kubbedeki yazı caminin yapım zamanından kalma olmadığı için kim tarafından yazıldığı hususunda, bugün bir şey söylemenin imkânı kalmamıştır. Abdülfettah Efendi, bu restorasyonda, kubbe yazısından başka, cami takımı denen levhaları, caminin iki yan giriş kapısı üzerine, içeriden iki zerendud levhayı, ön iki filpâyenin üst kısımlarındaki müdevver Fâtiha῾yı, yine iki yan duvar kemerleri üzerine de farklı celi sülüs yazıları yazmıştır. Ayrıca, üst kat pencerelerinin üzerlerine zerendud yazılar yazmıştır. Bu yazılar maalesef 1997 yılında varaklanırken epeyce bozulmuştur.
Süleymaniye Külliyesi῾nin çeşitli yerlerine, sonraki dönemlerde de çeşitli yazılar yazılmıştır. Darüzziyâfe kapısı üzerine Hattat İsmail Hakkı Altunbezer (1873-1946) tarafından çekilen Sultan Mehmed Reşad tuğrası ve alt kısmına Hattat Macid (1891 -1961) Bey῾ in celi sülüs hatta yazdığı ‴Evkaf-ı İslâmiye Müzesi‴ yazısı hakkedilmiştir. Ayrıca, Bîmarhane giriş kapısı üzerine Sami Efendi (1838-1912) tarafından II. Abdülhamid tuğrası, alt kısma da Nazif Efendi (ö. 1846-1913) hattıyla ve celi sülüs olarak ‴Matbaa-i Askeriye‴ ibaresi yazılmıştır.
Süleymaniye Camii῾nde 1950῾lerin sonlarında yapılan restorasyonda, aslan göğsü ve yarım kubbelerdeki yazılar bu defa dönemin kudretli hattatlarından Mustafa Halim Özyazıcı (1898-1964) tarafından tamir edilmiştir.
Süleymaniye Camii yaklaşık bir yıldır esaslı bir restorasyon geçirmektedir. Ana mekân, sağ kısım hariç, tamamen ibadete kapatılarak iskeleler kurulmuştur. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan restorasyonda kalemişleri de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Kalemişi öğretim Görevlisi Dr. Kaya Üçer tarafından restore edilmektedir.
Nakkaş Kaya Üçer῾le cami harîmine kurulan iskelede bulunan asansör vasıtasıyla çıktığımız ana kubbede, Hattat Abdülfettah Efendi῾ye ait olan celi sülüs yazıyı yakından inceleme ve harfler üzerinde ölçümler yapma fırsatı bulduk. Bu yazı, şimdiye kadar inceleme fırsatı bulduğumuz diğer camilerin kubbe yazılarının aksine, sıva üzerine değil, çinko plakalar üzerine uygulanmıştır. Yirmi altı adet dilimli çinko, sıva üzerine kalın çivilerle kubbedeki yerlerine çakılmış, daha sonra kubbe yazısı, kalıbından buraya varak altınla geçirilmiştir.
Süleymaniye Camii kubbesine, Fâtır sûresi 41. âyetin tamamı yazılmıştır: ‴İnnallâhe yumsikü῾s-semâvâti ve῾l-arda en tezûlâ velein zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba῾di[hî] innehû kâne Hakîmen Ğafûrâ‴ (Bu ayetin meali şöyledir: Doğrusu, zeval bulmasın diye gökleri ve yeri tutan Allah῾tır. Eğer onlar zevâle uğrarsa O῾ndan başka and olsun ki onları kimse tutamaz. O, şüphesiz Halim῾dir, Bağışlayandır.) Kubbe yazısının satır kalınlığı 2.32 cm, harflerin kalem kalınlığı 10 cm῾dir. Bu arada, ayetin baş tarafındaki Besmele῾de, Lafzatullah῾tan sonra gelen ‴Rahman‴ sıfatının başında bulunan lâm-ı tarifteki elif harfinin boyu 1.97 cm῾dir. Âyetin sonunda bulunan ‴Ğafûran‴ kelimesindeki harf-i med olan elif harfinin boyu ise 1.72 cm olarak ölçülmüştür. Kubbedeki dik harfler, merkezde yıldız hasır geçme şeklinde örülmüştür. Kubbenin tam merkezine ise ahşap bir kavuk, varaklanarak konulmuştur. Kubbe yazısı ayrıca dıştan ahşap silme ile sınırlanmıştır.
Bu arada, kubbe yazısını incelerken, Nakkaş Kaya Üçer῾in dikkatimi çektiği bir hususa burada işaret etmek istiyorum. Kubbe yazısında, âyetin son kısımlarına doğru. ‴ba῾di‴ edatından sonra bulunması gereken ‴he‴ zamiri verinde bulunmamaktadır, burada iki ihtimal akla gelmektedir: Yazı, kalıbından kubbeye geçirilirken bu zamirin buraya konulması nakkaşlar tarafından unutulmuş olabilir. Zira kubbe yazısının genel görünüşüne bakılırsa, ‴Kef‴  harfinin sereni üstündeki boşluğun hattat tarafından ‴he‴ zamiri için ayrıldığı, kalıpta da burada bulunduğu izlenimi doğmaktadır. İkinci olarak, hattat tarafından yazının tasarımında yeri ayrıldığı halde yazımının unutulmuş olması da mümkündür. Bunu, bu kadar güzel bir yazının nazarlığı kabul edebiliriz.
Süleyman Berk
Fotoğraflar: Mustafa Yılmaz
Kaynak: Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 429, Temmuz 2009