Süleymaniye Camii῾nin kubbe yazılarını yazma vazifesi Ahmed Şemsüddin Karahisârî῾ye verilmişti. Karahisârî, yanına talebesi Üsküdarlı Hasan Çelebi῾yi de alarak gece gündüz kesif bir gayretin içine girdi. Süleymaniye gibi muhteşem bir mabedin yazılarının da aynı muhteşemliği aksettirecek seviyede olması için bütün kuvvet ve kudretini sarf etti. Öyle ki, son yazının son tashihinde -Nur Suresindeki ‴Allah gökleri aydınlatmıştır‴ ayeti- gözlerinin feri tükendi ve âmâ oldu; dünyayı seyir penceresi kapandı. Kısacası Karahisârî, gözlerini bu muazzam mabedin ihtişamına kurban etti. (Bir rivayete göre; her bir harfi yazdıktan sonra iskeleden metrelerce aşağıya inerek şükür secdesi yapar sonra işine devam ederdi.) Caminin kalan hatlarını talebesi Hasan Çelebi tamamladı.
Nihayet camii şerif tamamlanıp ibadete açılacağı zaman Kanuni Sultan Süleyman Han: "Camii şerifi ibadete açma şerefi, onu böylesine muazzam ve muhteşem bir şekilde bina ve inşa eyleyen mimarbaşımız Sinan῾a aittir." dedi.
Sanatına önce tevazuu öğrenmekle başlamış olan Mimar Sinan, zahirdeki emsalsizliğini, batında da göstererek o an Karahisârî῾nin fedakârlığını düşündü ve Sultan῾ın sözlerine edeple şöyle mukabele etti:
"Sultanım! Hattat Karahisârî bu camii şerifi hatlarıyla tezyin ederken gözlerini feda etti. Bu şerefi ona bahşediniz!"
Bunun üzerine Kanuni, orada bulunanların gözyaşları arasında camii şerifi Hattat Karahisârî῾nin açmasını ferman eyledi.